Evlerimize kapandığımız bugünlerde eğitim ve öğretim online olarak devam ediyor, şekil değiştiriyor. Bina ve dersliklerden çıkıp ON-LİNE eğitime geçiyoruz. Mevcut eğitim sistemi çağın gerisinde kaldı, kendisini yenileme şansı da yok. Belki on yıl sonra ON-LİNE eğitim tam olarak uygulanacaktı ama virüs nedeniyle bu sisteme, bir anda geçmiş olduk. Ansızın yakalandık. Bu sistem, eğitimin patinaj yaptığı, toplumun isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılayamadığı son yıllarda biraz da iyi oldu.
Tüm eğitim kurumları ON-LİNE eğitim yapıyor. Ama galiba eksik yapıyor. ON-LİNE eğitimin kameranın karşısına geçip bir konuyu anlatarak bittiğini düşünüyoruz. Yanılıyoruz. Karşılıklı etkileşim olmadan öğrenme olmaz. Pasif öğrenme, eğitim ve öğretimin fıtratına aykırıdır. Öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencinin aktif olası gerekiyor. Öğrencinin beyninin aktif olması ve yanındaki arkadaşı ile iletişim hâlinde olması gerekiyor. Bu durumu takiben öğrenci, öğretmene soru sorabilmeli, ve dönütle birlikte geri bildirim gerçekleşmelidir. Sadece öğretmeni dinleyerek hiçbir etkileşim olmadan anlayabilecek öğrenci sayısı, lise ve yüksek öğretimde yüzde beş ya da altıdır. İlkokul ve anaokulunda ise etkileşimsiz öğrenme imkansız gibidir. Eğitimin sosyal boyutunu unutmamak lazım. Öğrenciler beceri derslerinde, teneffüslerde ve okul yolunda sınıflarda öğrendiğinden daha çok şey öğreniyor.
Bununla birlikte okullarda çocuklarımıza birlikte çalışma bilinci aşılıyamıyoruz. Bu ciddi bir sorun. Çocuklarımızı ilkokuldan itibaren testler ve sınavlarla bireyselleştiriyoruz. Birlikte başarmak yerine biribirlerini geçmeye çalışarak bireyselleşen çocuklar yetiştiriyoruz. Halbuki günümüz dünyasında sorunlar o kadar kompleks ki. İşte korona virüsün bizi getirdiği nokta. Birlikte hareket etmezsek birbirimizi enfekte edeceğiz belki içimizden birilerinin ölümüne sebep olacağız. Bunları ancak birlikte çözebiliriz ama maalesef bizde birlikte çalışma kültürü yok. Okullarda verdiğimiz eğitimin şekli çocukları bireyselleştirme üzerine.
ON-LİNE eğitim ailenin de desteğiyle okullardaki eğitimden daha iyi olabilir. Kulüpler, STK’ler veya kurslar çocukların sosyal gelişimlerine daha fazla katkı sağlayabilir. Biz, bu eğitimlere ve çocuklarımıza güvenmeliyiz. İnanın çocuklar ON-LİNE eğitimlere hazır ama biz büyükler ayak diretiyoruz. ON-LİNE eğitimin sınıftaki eğitimin yerini tutmayacağına inanıyoruz.. Kabul etmeliyiz ki çocuklar, biz büyüklerden daha zekiler. Sünger gibi neyi verirseniz hemen alıyorlar. Çocuklarımız ON-LİNE eğitime hazır, doğru bir planlamayla daha zengin bir içeriğe ulaşabilecekler. Daha özgür olup bilgi denizinden istedikleri gibi faydalanabilecekler. Bilgi eskiden çok değerliydi ve ulaşılması zordu şimdi ise bedava ve ulaşılması çok kolay.
ON-LİNE eğitimin içine animasyon, ilginç, heyecan uyandıracak ögeleri daha çok katmalıyız. Eğer kameranın karşısına geçip, etkileşimi kapatıp bir görsel üzerinden dersi anlatırsak bu yüz yıl önceki eğitim gibi olur. Öğretmen ekip başı olmalı, ağabey, abla, dede, olmalı. Bilgi dağıtan ya da sağılan bir makine olmamalı.
Biz büyüklerle öğrenciler arasında bir uçurum var. Biz okullarda onlarla tabiri caizse okulculuk oynuyoruz. Bir öğretmen 30 dakika boyunca konuştuğunda çocuk dinlemiyor. Kendi dünyasına dalıyor. Çocuğun daha çok konuşacağı, öğretmenin ona yol göstereceği ve ilham vereceği bir sınıf ortamı ve müfredat oluşturmalıyız. Bunları yaparak çocukları tekrar kazanabiliriz. Öğretmenler sürekli içerik aktaran rolünü bir kenara bırakarak bir deneyim paylaşımcısı olmalılar. Birbirleriyle yarıştıralarak köreltilen, bireyselleştirilen çocuklar yerine onlara liderlik ederek birlikte başarmanın ne demek olduğunu onlara göstermeliyiz.
Elimizde bir sürü teknoloji var biz bunların farkında değiliz. Müthiş zeki bir nesil var karşımızda ve biz onlara yetmiyoruz. Çünkü biz büyüklerimizden aldığımız bilgileri hiç değiştirmeden aynen aktarıyoruz. Elimizde bulunan teknoloji ile bilgiyi yoğurmuyoruz. ON-LİNE eğitim bizi yeniden yaratıcı olmaya zorluyor ve biz direniyoruz.
Unutmayalım ki ON-LİNE eğitime başarıyla geçen ve bunu sürdürenler, dünyayı istediği gibi değiştirir.
O biz olmalıyız.
Sağlıcakla kalın…