Veren el,alan elden üstündür!

Osmanlı toplumundaki infak¸hayır ve yardımlaşma kültürünün dikkat çekici yansımalarından biri de 'Zimem Defterleri'dir. Bu defterler¸ zengin ile fakir arasındaki sevgi¸ merhamet ve dayanışmanın sağlam köprülerindendi.


Fakir ve muhtaç durumdaki insanların onurunu kırmadan ve onları rencide etmeden yapılan yaygın yardım vasıtalarından biriydi. Zengin¸ varlıklı ve hayırsever insanlardaki yardım etme duygusunun en insanî¸ ihlâslı¸ zarif ve gösterişsiz bir biçimde hayata geçirme yöntemlerindendi.

Zimem Defterleri Ne İşe Yarardı?

Osmanlı zamanında bakkal¸ manav¸ kasap gibi mahalle esnafının kullandığı veresiye defterlerine “zimem” denirdi. Kelimenin anlamı da zaten veresiye demektir. Maddî sıkıntı içinde olan¸ elinde fazla nakit parası bulunmayan insanlar¸ gündelik ihtiyaçlarını karşılamak için daha çok mahalle bakkalına vadeli hesap açtırır¸ aldığı ürünleri zimem denilen borç defterlerine yazdırırlardı. Evlerinin geçimlerini bu usulle sağlayan dar gelirli insanlar¸ maddî imkâna kavuştuklarında borçlarını sildirmeye çalışırlardı.

Zimem Defteri'ndeki kabaran ve ödenemeyen borçlar çoğu defa mahalle sakinleri ile bakkalı/esnafı sıkıntı içerisine sokardı. Hele de savaş¸ işgal¸ umumî afet¸ sel¸ kıtlık ve sefalet zamanlarındabu defterler daha çok kıymet kazanır ve dolardı. Böylesi zamanlarda hayırsever insanlar devreye girer ve fakir fukaranın¸ öksüz¸ dul ve yetimin imdadına yetişirlerdi. Borçluların borcunu eda eder¸ defterlerden sildirirlerdi.

“Veren el¸ alan elden üstündür!” düsturuyla hareket eden gönlü¸ imanı ve kesesi zengin asil ruhlu¸ cömert insanlar¸ darda kalmış kimselerin sıkıntılarını gidermekten ve borçlarını ödemekten büyük zevk alırlardı. Bunu yaparken de borçlu kimseyi mağdur ve rencide etmekten özenle kaçınırlardı. Karşılıksız¸ riyasız¸ verdiğini unutarak¸ ihlâsla¸ Allah rızasını gözeterek verirlerdi.

Zengin olsun ya da olmasın¸ hayırsever bir insan¸ mahallesindeki veya herhangi bir mahalledeki bakkala rastgele girer¸ Zimem Defteri'nden birini/birkaçını isterdi. Defterdeki borç listesini inceledikten sonra bir kısmını veya tamamını öderdi.

Dolayısıyla Zimem Defteri¸ Sadaka Taşı gibi nice hayır vasıtasının¸ kendisine yaygın bir şekilde yer bulduğu böyle bir cemiyette açlık¸ sefalet ve yoksulluk manzaraları nadir görülürdü. Elbette ki¸ hırsızlık¸ gasp ve yağma hadiselerine kolay kolay rastlanmazdı. Fakir¸ muhtaç ve dar gelirli insanların cami kapılarında¸ çarşı-pazarda ve sokaklarda dilenmesi vakaları bahis konusu olmazdı. Kapı kapı dolaşıp kendilerini acındırmazlar¸ insanlık ve onurlarını küçültücü söz ve davranışlara tenezzül etmezlerdi.

 

 

Bakmadan Geçme